Sabah müellifi Hıncal Uluç, “Bu ülkede bir Futbol Federasyonu var, güya.. Yok.. Başında güya bir kukla olan bir ‘devlet’ kurumu üstelik. Fakat yalnızca seyrediyor. Sahtekârı ödüllendiren bu rezilliği seyrediyor. Bu ülkede bir Spor Bakanı var, güya.. Anayasal olarak bu ‘özerk’ Federasyon üzerinde ‘idari vesayet’ hakkı var. Yani o federasyonu feshedebilir ve yeni lider ile arkadaşlarını seçecek Futbol Genel Heyeti’ni toplantıya çağırabilir.. Lakin bakan da “güya” bakan.. İsmini yanlış yorumlamış. Bakıyor yalnızca.. Dahası.. Bu ülkede, ona buna ceza kesen, yayın özgürlüğüne gölge düşürdüğü tartışılan bir RTÜK var, hatta..” görüşünü savundu.
Uluç yazısında, “Tam 10 maç vardı, üç günde.. Üç büyükler(!)in maçlarını nerdeyse tam, çakışan ötekileri, orta ara bakarak izledim. Yaklaşık 12 saatten fazla ekran başında kaldım, cuma, cumartesi ve pazar günleri.. Bana, ‘Bu izlediklerinden hoş bir şey söyle’ dersiniz diye aklımı yokladım.. Aslında yoklamaya gerek yok. Hoş şey akılda kalır aslında.. Ancak ben zorladığım halde bulamadım.. Gözümün önüne gelenlerin hepsi makus şeylerdi.. En başta da “sahtekârlık” değerlendirmesini yaptı.
Uluç şu tabirleri kullandı:
“Bütün süratiyle devam ediyor. Bir ülkede bir hata, durmadan işleniyorsa, kabahat hatalıda değil, o suça “engel olacak” cezalar getirmeyenlerdedir. İkili gayrette topu kaybeden adam kendini çığlıklar içinde yere atıyor. Yerde üç tıp dönüyor. Durunca bir eli ile çimleri dövüyor. Hakeme yutturdu mu, özgür vuruş kazanıyor grubu. Saf rakip oyuncu ise kart, hatta ikinci ise kırmızı kart görüyor.. Bu kaç dönemdir bu türlü.. Sahtekârlığın ödüllendirildiği bir futbol oynanıyor ülkemizde.. Olağan futbol demek mümkünse.. Her temasta oyun durursa, oyun dakka başı durursa, nasıl göze beğenilen gelen oyun kurulabilir ki?..
“Bu ülkede bir Futbol Federasyonu var, güya”
Ve bu ülkede bir Futbol Federasyonu var, güya.. Yok.. Başında güya bir kukla olan bir “devlet” kurumu üstelik. Lakin yalnızca seyrediyor. Sahtekârı ödüllendiren bu rezilliği seyrediyor. Bu ülkede bir Spor Bakanı var, güya.. Anayasal olarak bu “özerk” Federasyon üzerinde “idari vesayet” hakkı var. Yani o Federasyon’u feshedebilir ve yeni lider ile arkadaşlarını seçecek Futbol Genel Heyeti’ni toplantıya çağırabilir.. Ancak bakan da “güya” bakan.. İsmini yanlış yorumlamış. Bakıyor yalnızca.. Dahası.. Bu ülkede, ona buna ceza kesen, yayın özgürlüğüne gölge düşürdüğü tartışılan bir RTÜK var, hatta..
Futbol maçlarının önünde, 7’den 17’ye çocuklar var yoğunlukla.. O çocukları geri zekâlı zanneden RTÜK yüzünden, adam cebinden bir paket çıkarıyor. Buzlanmış. O paketten ince uzun bir şey çıkarıyor. O da buzlanmış.. Sonra elindeki çakmakla ağzındaki sivri şeyi yakıyor. O da buzlanmış ve o buzlar ortasından bir duman dönerek üst çıkmaya başlıyor.. Lakin merak etmeyin. Çocuk geri zekâlı ya.. Adamın “sigara” içtiğini anlamıyor ve RTÜK, o geri zekâlı çocuğun sigaraya imrenmesini önlemiş oluyor. Natürel büyükler de geri zekâlı ya.. Sigara içen birini görmedikleri için o buzlanmış sahnede, “Bir de ben yakayım” diye özenmiyorlar.
Bu RTÜK bu ülkede niçin bir “zekâ testi” yaptırmaz sanki?.
Neyse.. Ekran başındaki 7-17 yaş ortası çocuklar yıllardan beri her fakat her futbol maçında öğreniyor ve ezberliyorlar..
“Bu ülkede sahtekârlık cezalandırılmaz, bilakis ödüllendirilir”
Bu ülkede sahtekârlık cezalandırılmaz, bilakis ödüllendirilir. Yutturan kazanır.. Yutturamayan bir şey kaybetmez.. Yutturana dek devam eder, spor ahlakının içine sıçmaya (Hayır özür dilemiyor, motamot yazıyorum. Sıçanların ve bakanların payidar olduğu ülkede, ben yazmaya mı utanacağım).. Evet, ne diyorduk. Spor ahlakının ve milyonlara yayınlanan maçın içine sıçanların ödüllendirildiğini nazaran göre büyüyen çocuk, bu gördüklerinden etkilenmez mi?. Bir yandan her şeye buzlama, bir yandan yayının başına işaretler ve yazılarla “Çocuklara yasak” olduğunu yazmak, yasa..
Pekala sahtekârlığı özendirmek hür mi çocuklara RTÜK?. Size soruyorum, RTÜK üyeleri.. Bu “Türkiye sahtekârların payidar olduğu ülkedir” pazarlamasını her futbol günü yapmak, suç değil mi, kurulunuza göre, ha?. Kabahat değil mi, bu maçları yayınlamak.. Hem de o kabahatin altını çizmeden ve elindeki tüm materyal ile özel program yapıp savaşmadan pazarlamak hata değilse, ey RTÜK; siz niçin varsınız ha?. Haydi hakeme yutturdun.. Bir VAR diye bir şey var bu ülkede.. Kuran FIFA.. Ancak kullanma formu federasyonlara verilmiş.. O VAR, rakibin sahtekârlığı yüzünden ikinci sarıyı görüp atılan oyuncunun durumu için hakemi çağırmaz mı?.
Yapılacak bin şey var. Lakin Nihat isimli zat-ı saygıdeğer evvel kendine sormalı.. “Niye mesela İngiltere, Almanya, Fransa liglerinde bu rezillik yok ve bu ligleri Sydney’den Los Angeles’a dünya izliyor da, Türkiye’de niçin millet kutusunu iade etmeye başladı.” Zarara giren yayıncı Katar şirketi bırakıp gitme kararı verdi, yahu!.
O parayı verecek öbür “kaz” şirket olmadığını bilen Nihat Efendi de yayınları üçe bölüp, üçün her birini başka ayrı ihale devaları arıyor?. Her şeye karşın, “Belki devlette benim haklarıma sahip biri çıkar, o bakanı da, o federasyonu da değiştirir, işleri düzeltir” umudunu yitirmeyenler ve bizim üzere mecburen izleyenler, “Şimdi bir de üç kutu mu alacak, çatıya üç anten mi koyacağız, bir lig için” telaşına düştük. Federasyon Başkanı “bakar kör, görmez!.” Bakan sadece “bakar!” O hiç görmez.. MHK, yani Merkez Hakem Komitesi mi?. Güldürmeyin beni!. Bizde o denli bir kurum var mı ki?. Olsa bu yazının yazılmasına imkân tanır mıydı bu ülkede..”
